Birinin özel hayatını bildiğinizde saygınız azalır, O halde bilmeyin Efendim.

Birinin özel hayatını bildiğinizde saygınız azalır. Bu özellikle resmi ortamlarda mutlaktır. Fakat bunun örnekleri hayatımızın hemen her alanında vardır.

Bir insanın özel hayatı nedir peki? Sınırları çizili midir? Bir insanın yaşadığı ilişki özel alan mıdır? Peki benim iç çamaşırlı halim özel alanım mıdır mesela ? Çoğuna göre özel hayat böyle şeylerdir evet. Bir evli çifte göre evin içinde yaşadıklarıdır özellikle de yatak odaları ya da bir bekara göre kiminle seviştiği onun özel alanı olabilir. Bu özel alanı çok azı ise soyut olarak tanımlar hisleri mesela, ruhsal olarak yaşadıkları, beslediği özel duygular vs. 

Benim en önemli bulduğum o kitle ise düşüncelerini özel hayat diye ayıranlardır. Düşünceler çoğu şeyden daha önemlidir hem ne yaşadığınızı hem ne hissettiğinizi hem de bunların geleceğini yönetir çünkü. Bu muazzam bir şey.

Benim özel alan tanımımı merak ederseniz eğer benim özel alanım ''şu an''dır. Tam olarak içinde yaşadığım an benim için özeldir öncesi ve sonrası isteyenin istediği gibi burnunu soktuğu ve sokacağı yerdir siz isteyin ya da istemeyin. Başkalarının önünden çekip alabildiğiniz sadece şu andır. Mesela bu yazıyı tam olarak şu an saat 15:45'te yazıyorum ve işte bu benim için özeldir. Bu yazı paylaşıma açıldıktan sonra herkes için bir anlam ve özellik arz edebilir. Ama ''şu an'' da sadece bana özeldir.

Yine asıl konudan kopup kendimce tanımlamalar yapıyorum. Bunu sürekli yaptığımın farkındayım ve sanırım çoğunlukla söylemem gerekeni unutuyorum. 

Asıl konu özel hayatını bildiğimizde insanlara olan saygımızın otomatik olarak azalması, bunun elbette bir çok nedeni vardı. Benim için ötekilerden daha vital bir şey var. Bence bunun temel sebebi yargılar. Evet toplumsal yargılar ve ne yazık ki bir başkasına gelince bu yargılar çok fazla keskinleşir. Belki defalarca aynı hatayı kendi özel hayatımızda yaptığımız bir şeyi bizim dışımızda biri yaptığında onu hemen ayıplamaya yönelik çalışır beyin fonksiyonlarımız.  

Zihnimizin aptalca bir kurgusu var her şey bize mübah. Ve gerçekten zihnimiz bir hapishaneden farksız şekilde kurgulanmış. Yaşadığımız toplumun kuralları bizi öyle silikleştirmiş ki kendimize ait her doğruyu gerçekten kendimize ait zannediyoruz. Aslında mantıklı düşünülürse günah, ayıp, utanç (bunların üçüde her nedense ingilizce de aynı kelimeyle tanımlanabiliyor ''shame'' ama farklı şeylerdir aslında birinin dinsel, ötekilerinse geleneksel toplumsal olduğunu söyleyebilirim) olmayan şeylerin günahmış, ayıpmış, utançmış gibi algılamanın toplumsal olarak öğretildiği fark edilebilir.
Yani demem o ki zihnimizin aptalca kurgusu insanların özel hayatında yaşadığı şeyleri bu her ne olursa olsun ''evrensel ahlak yasalarına,çocuk haklarına uyması koşuluyla'' eleştiremeyiz zihnimizin kalıplarını özel hayatın tam ortasına oturtamayız. İnsanlar en azından özel hayatında özgür bırakılmalıdır. Çünkü özel hayat insanın bürokrasinin keşmekeşin olduğu  toplumsaldan kopmaya kendi sistemini kurmaya ihtiyaç duyduğu yerdir. Buna hepimizin ihtiyacı var.




Yorumlar